Tesbih Ağacı Balı
HAM BAL Tesbih Ağacı Balı dediğimiz bal farklı bir balmıdır?
Hayır. HAM BAL arılarımızın doğal koşullarda ürettiği, bizim gibi en az müdahale ile arılarına bakan arıcıların ürettiği baldır.
Arılarımızın çiçeklerden veya ağaçların salgılarından ürettiği balları öncelikle bizi mutlu ettiği için sonra şifalarına inandığımız için tüketiyoruz.
Arılarımız, çiçeklerden aldığı nektarı bal midesinde depolayarak bin bir emekle kovana getiriyor. Aslında çoğu bitkinin nektarının tadı çok kötü. Tatsız tuzsuz bir şey. Ama arılar bal midelerinde depoladıkları bala özel enzimleri ve salgılarıyla müdahale ederek kovana getirdikleri nektarı dilleri yardımıyla kovandaki işçi arılara aktarıyorlar. Kovandaki işçi arı da arkadaşından aldığı nektara aynı işlemi yapıyor ve petek gözlerine depoluyor.
Petek gözüne depolanan bal henüz bizim yiyebileceğimiz yoğunlukta ve lezzete değildir, hala çok akışkan ve tadı oturmamış bir sıvıdır.
Binlerce arımız minicik kanatlarını milyonlarca kez çırparak petek gözündeki balın fazla suyunu uçuruyor ve yoğun kıvamlı, muhteşem lezzette ve şifada bizim tükettiğimiz bal haline getiriyor.
Bu HAM BAL. Petek halinde tüketilebildiği gibi petekten süzülerek süzme bal olarak ta tüketilir.
Süzme bal çiçek balı ise uygun ortamda kısa zamanda şekerlenir. Ve koyu bir kıvam alır. Buna kristalleşme veya donma da diyoruz. Tereyağı gibi bir kıvam alır.
Şekerlenme ya da kristalizasyon süresi nektarın kaynağı olan çiçeğe, polene ve polen oranına göre değişir.
Örneğin tesbih ağacının çiçeğinden üretilen bal çok kısa sürede şekerlenir. Ama diğer çiçek ballarının şekerlenmesi daha uzun sürer.
Ham bal şekerlenmeye kavanozun dibinden başlar.
Şekerlenen balı 40°C ılık suda, yoğurt mayalama sıcaklığı da olur, eritebilirsiniz. Bal uygun ortam bulunca yine şekerlenir.
İçerisinde glikoz şurubu olan bal asla şekerlenmez.
Isıtılmış bal şekerlenmez. Çünkü doğal yapısı bozulmuştur.
Market raflarında gördüğümüz veya çevremizden temin ettiğimiz şekerlenmeyen, donmayan ballar ısıl işlem uygulanmış ballardır. Bu balların çoğunun poleni de çekilmiştir.
Bal yediğimizi zannederek reçel bile olmayan bir karışım yiyebiliriz. Dikkatli olalım.
SALGI BALI, Arılar tarafından balsıra dediğimiz sabah çiğinden, farklı salgılardan veya çam ağacındaki koşnile tepki olarak çam ağacının ürettiği salgıdan üretilen çam balıdır.
Salgı balları, çam balı, meşe balı, kestane balı gibi ağaçlardan üretilen ballar olarak bilinir.
Kestane balı haricindeki salgı balının şekerlendiğini, görmedim. Kestane balı çok uzun sürede şekerlenir ve biz tüketim esnasında bunu görmeyiz bile. Kestane balının şekerlemesinin nedeni ise içinde belli oranda kestane çiçeği nektarının da olmasıdır. Zaten bal tamamen şekerlenmez. Bir kısmı şekerlenir.
Salgı ballarında da hile var. Mesela, Kestane balı en çok hile yapılan ballardır.
Kestane balına, çam balı, ayçiçeği balı gibi ballar katılarak kestane oranı düşürülmek suretiyle daha fazla para kazanılmaktadır.
Kestane balının kalitesi ve şifası içerdiği polen oranı, HMF değeri ve Prolin değeri gibi özelliklerle kolaylıkla laboratuvarda ölçülebilir.
İnsanın olduğu her yerde dürüstlükte yalan da var ne yazık ki.
Unutmayalım ki yalancı olan arı değil insandır.
Arıyı kendi haline, organik bir çevrede, rahat bırakırsanız size dünyanın en şifalı ve kıymetli gıdasını üretir. Bu gıda ne şekeri yükseltir ne toksik etki yapar. Yeter ki arılarımızın şifalı ellerinden çıksın
Bal şekerlense mi şekerlenmese mi iyidir?
Petek halinde tüketilebildiği gibi petekten süzülerek süzme bal olarak ta tüketilir. Süzme bal çiçek balı ise uygun ortamda kısa zamanda şekerlenir, kristalize olur ve koyu tereyağı gibi bir kıvam alır.
Şekerlenme ya da kristalizasyon süresi nektarın kaynağı olan çiçeğe, polene ve polen oranına göre değişir. Örneğin tesbih ağacının çiçeğinden üretilen bal çok kısa sürede şekerlenir. Ama diğer çiçek ballarının şekerlenmesi daha uzun sürer.
Ham bal şekerlenmeye kavanozun dibinden başlar. Şekerlenen balı en fazla 40°C ılık suda, yoğurt mayalama sıcaklığı da olur, eritebilirsiniz. Bal uygun ortam bulunca yine şekerlenir.
İçerisinde glikoz şurubu olan bal, pastörize edilmiş bal ve ısıtılmış bal şekerlenmez. Çünkü doğal yapısı bozulmuştur. Market raflarında gördüğümüz veya çevremizden temin ettiğimiz şekerlenmeyen, donmayan ballar ısıl işlem uygulanmış, glikoz şurubu içeren ballardır. Bu balların çoğunun poleni de çekilmiştir.
Bal yediğimizi zannederek reçel bile olmayan bir karışım yiyebiliriz. Dikkatli olalım.
SALGI BALI, çam balı, meşe balı, kestane balı gibi ağaçlardan üretilen ballar olarak bilinir. Arılar tarafından balsıra dediğimiz sabah çiğinden, farklı salgılardan veya çam ağacındaki koşnile tepki olarak çam ağacının ürettiği salgıdan üretilen çam balıdır.
Kestane balı haricindeki salgı balının şekerlendiğini, görmedim. Kestane balı çok uzun sürede şekerlenir ve biz tüketim esnasında bunu görmeyiz bile. Kestane balının şekerlemesinin nedeni ise içinde belli oranda kestane çiçeği nektarının da olmasıdır. Zaten bal tamamen şekerlenmez. Bir kısmı şekerlenir.
Salgı ballarında da hile var. Mesela, Kestane balı en çok hile yapılan baldır. Kestane balına, çam balı, ayçiçeği balı gibi ballar katılarak kestane oranı düşürülmek suretiyle daha fazla para kazanılmaktadır. Kestane balının kalitesi ve şifası içerdiği polen oranı, HMF değeri ve Prolin değeri gibi özelliklerle kolaylıkla laboratuvarda ölçülebilir.
İnsanın olduğu her yerde dürüstlükte yalan da var ne yazık ki.
Unutmayalım ki yalancı olan arı değil insandır.
Arıyı kendi haline, organik bir çevrede, rahat bırakırsanız size dünyanın en şifalı ürünlerini üretir.
Her balın tadı, aroması ve rengi aynımıdır?
Arılarımız doğadan topladıkları nektarı kovandaki işçi arılara teslim ediyorlar. Kovan içindeki işçi arılar nektarı hangi petek gözüne neye göre aktarıyorlar bilmiyoruz.
Bildiğimiz şey eğer başka bir nektar kaynağı yoksa arı tüm petek gözlerini aynı bal ile doldurur. Ama eğer çevrede çok fazla nektar kaynağı varsa petek gözlerindeki ballar bir mozaik gibi farklı kaynaklardan gelen nektarla dolduruluyor.
Bal kontrolü yaptığımızda bir çerçeve balın her köşesinde farklı balların aromasını ve tadını alabiliyoruz. Tüm petekler süzüldüğünde en baskın nektar hangi bitkiden geliyorsa onun kokusu ve aromasını hissediyoruz.
Her yıl arılarımızda aynı yerel rotayı izliyoruz.
Normalde aynı yerdeki aynı çiçeklerden her yıl aynı aromalı ve içerikli balı almamız gerektiğini düşünürüz ama bu böyle olmuyor. Örneğin bir sene kekik çok iyi nektar verirken bir sonraki sene böğürtlenler veya akasyalar daha çok nektar veriyor. Böylece balımızın her sene aroması, rengi ve tadı değişiyor.
Kestane balında bile bunu yaşıyoruz. Her sene aroması farklı oluyor.
Biz küçücük bir çevrede bu farkı yaşarken Artvin’in, Rize’nin, Muş’un, Tekirdağ’ın balı aynı lezzette, renkte, durulukta ve aromada olabilir mi? Asla olamaz. Az ya da çok mutlaka fark eder.
İstanbul’da büyük bir bal markasının fabrikasını gezdik. Bize farklı illerden özel yayla ballarını gösterdiklerinde çok şaşırmıştık. Çünkü hepsinin rengi ve duruluğu aynıydı. Bir şey daha dikkatimizi çekti bu şirket her yıl tonlarca ayçiçeği balı aldığı halde bir gram ayçiçeği balı satmıyordu.
Her sezon bizde bal değişirken bu firmalar nasıl oluyor da binlerce ton balı aynı aromada, akışkanlıkta ve renkte üretebiliyor. Paçal denen bir sistem olduğunu öğrendik, ne yazık ki topladıkları balları ısıl işlemden geçirerek, içindeki polenin bir kısmını veya tümünü çekerek birbirine karıştırıyor, aynı dokudaki balları üretiyorlar. Bu ballar sorunsuz satılıyor. Şekerlenmiyor, seri üretimde aynı şekilde çıkıyor.
Laboratuvar çıkışı değil, kovan çıkışı ham balı tüketmeliyiz.